Doğduğum andan itibaren mutlu ve özgür olacağımı sanmıştım. Oyuncak bebeklerle dolu bir oda beklemiştim. Damlalı gözler yerine gülen gözler istemiştim. Sonsuza dek bende kalacak melek gibi saçlarım olacağını ummuştum. Ama bu hayaller gerçekleşmek yerine denizlere düşüp birer dalga oldu!
Küçük fakir ama mutluydum. Son üç gündür boğazıma bir parça ekmek bile girmemişti. Hayallerimdeki bebekleri şimdi sadece camların arkasından izleyebiliyordum. Annemle yolda yürürken cepleri paralarla dolup taşanları görüyordum. Benim elime bile alamadığım bebekleri onlar kucağında hissediyordu. On binlerce bebeğin sıcaklığı odalarını süslüyordu.
Bir gün annem hiç beklenmedik bir şekilde saçını kökünden kesti. Gözlerimin önünde binlerce saç teli yere indi. Ardından sırf bir parça ekmek için benim saçlarımı da kesti. Makasın soğuk demirini kafatasımda hissettim. Güzelliğimi kaplayan tüm dünyam ellerimde yok oldu. Annem saçları gözlerimi kamaştıran porselen, elma yanaklı, dantelli kıyafetli bebekler için oyuncakçıya teslim etti.
Bu olacakları ne annemin karnında ne de yaşlılığımda tahmin edebilirdim. İşte üzgün yüzler, göz damlaları, kırık kalpler. İşte fakirlik, karanlık ışık, yaşamın yok oluşu!
İşte Hayatın Gerçeği...
31 Mayıs 2014 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder